HALK KUMBARASI

       Evvel zaman içinde kalbur saman içinde... Uzak diyarlarda, dağların arasında bir köy varmış. Bu köyde her türlü meyve ve sebze yetişirmiş. Köy halkı bu bereketli topraklardan o kadar memnunmuş ki buradan başka yerlere gitmek istemezmiş. Köyün orta yerindeki meydanda bir dilek kuyusu varmış. İnsanlar bu kuyuya dileklerini diler ve kendileri için değerli olan bir eşyayı kuyuya atarlarmış. Bunun anlamı ise şuymuş: “ Dileğimin benim için önemi; içine attığım değerli eşyam ile aynıdır.” Bu yüzden dilek kuyusu insanların dileklerini, attıkları eşyaların onlar için önemine göre gerçekleştirirmiş.  


       Keloğlan küçük yaştan beri annesi ile beraber yaşarmış. Keloğlan’ın tek bir dileği varmış. Fakat bu dileği gerçekleştirebilmek için kuyuya atabileceği değerli bir eşyası bile yokmuş. Köyde herkesin geçimini sağlayabileceği bir işi varken Keloğlan ve annesi de Benekli adındaki ineklerinin sütünü sağar ve köylüye satarak geçimlerini sağlarlarmış. Annesi Keloğlan’a sattığı her bir süt kovası için paranın bir kısmını harçlık olarak verirmiş. Keloğlan, annesi parayı verir vermez ortadan kaybolurmuş. Annesi de kendine köyün bakkalından bir şeyler aldığını düşünürmüş. 

   




    Gel zaman git zaman derken Keloğlan büyümüş ve genç bir delikanlı olmuş. Artık annesi yaşlandığı için ineği Keloğlan kendi başına sağar ve sütü de tek başına satarmış. Bir gün köyde süt satarken komşusu Aliye teyze kendisine hemen eve dönmesini ve annesinin onu beklediğini söylemiş. Keloğlan‘ın içini bir korku sarmış. Ve süt kovası olduğu yere dökülmüş. Hemen annesinin yanına koşmuş. Köydeki kadınlar annesinin başına toplanmış. Keloğlan kalabalığı geçerek annesinin yanına ulaşmış ve hekimin ona söylediklerine kulak kabartmış. Bir an önce şehre inip bir hastanede tedavi olması gerekiyormuş. Fakat annesi ve Keloğlan süt satarak geçimlerini zor sağlayabiliyorlarmış. Aradan birkaç gün geçmiş. Keloğlan’ın annesinin durumu gittikçe kötüleşmiş. 

       Bir gün süt satarken aniden aklına küçükken annesinin her süt sattığında kazandığı paranın bir kısmını ona verdiği gelmiş. Keloğlan o paraları her aldığında küçükken babasının ona hediye ettiği ve ahşaptan yapılmış kumbaraya koyarmış. Babası ona kumbarayı hediye ederken şu sözleri söylemiş : 

  -Bak oğul ihtiyaçlarını ve isteklerini iyi bilmelisin. Hayatında her zaman önce ihtiyaçlarını karşılamalısın. Eğer isteklerinin peşinden gidersen ve yarınını düşünmeden harcama yaparsan ileride ihtiyaçlarını karşılayamayabilirsin. Bu kumbaraya iyi bak bu istediğinde açabileceğin ve içinden para çıkarabileceğin bir kumbara değil. Hayatında öyle bir gün gelecek ki işte o kumbara o gün açılmak için hazır olacak. 




       Keloğlan artık ineği tek başına sağmaya başladığından beri hiç kumbaraya para atmadığını fark etmiş . Küçükken annesinin taşıdığı süt kovalarının ağırlığından dolayı hastalandığını düşünmüş ve bir eşekleri olursa süt kovalarını annesi taşımak zorunda kalmazmış. Dilek kuyusundan bir eşek dilemiş önce fakat içine atacağı değerli bir eşyası olmadığı için dilek kuyusu Keloğlan’ın bu dileğini gerçekleştirmemiş. Keloğlan parasını biriktirdikten sonra gelip dilek kuyusuna atarsa belki de bir eşekleri olabileceğini düşünürmüş. Artık sütleri annesi taşımadığı için bir eşeğe ihtiyacı yokmuş. Bundan dolayı koşarak kumbarayı sakladığı ağacın altına gitmiş. Toprağı kazarak kumbarayı çıkarmış ve hemen eve koşmuş. Annesi kumbarayı görünce başta ne olduğunu anlayamamış. Keloğlan annesine olan biteni anlattıktan sonra annesinin bu durum karşısında çok mutlu olduğunu ve Keloğlan’ın aslında bakkala gidip harcadığını düşündüğü parayı biriktirdiğini görünce onunla gurur duymuş. Çünkü oğlu har vurup harman savuran bir çocuk değilmiş. Yarını düşünüp birikimini yapan genç bir delikanlıymış. Vakit kaybetmeden şehre gitmişler ve annesinin tedavisi için hastaneye gittiklerinde kumbarayı açmış. İçinde sadece para yokmuş. Küçükken annesinin ona oyuncak at alacak parası olmadığı için tahtanın üzerine çizdiği at resmi , babasının ona hediye ettiği ceket düğmesi, beneklinin küpesi ve daha birçok şey de varmış. Keloğlan bunlarında onun için biriktirdiği paralar kadar değerli olduğunu düşündüğünden kumbarada tutarmış. 




       Hastane masraflarını ödedikten sonra annesi tedaviye başlamış. Aradan aylar geçmiş ve sonunda annesi iyileşmiş. Köye geri dönmeye karar vermişler. Köye vardıklarında gördükleri şey karşısında Keloğlan şaşkına uğramış. Küçüklükten beri biriktirdiği kumbaranın hikayesini bütün köylü öğrenmiş ve köyün Meydanı’ndaki dilek kuyusunun yerine kocaman bir kumbara yapmışlar. Kumbaranın üzerinde büyük harflerle ”HALK KUMBARASI” yazılıymış. Köy halkı birikimlerini bu kumbaraya atar ve vakti zamanı geldiğinde ihtiyacı olanlar için kumbarayı kullanırlarmış. 

       Uzak diyarlarda bereketli topraklarda bulunan bu köyde bile yarınını düşünen insanlar varken sizde yarınınızı düşünerek harcamalarınızı ve birikimlerinizi yapınız.